Nilay Özer
park
al şimdi bu domuzu biraz sen gezdir
domuzun günahı yok üstünde yazanlardan
ipini gevşek tut saygıyı hak eder boynu herkesin
ve zinhar küçümseme
kibir incitir onun pembe etini
köşedeki dilenci sevmiyor bizi
sabahı öğleden ayıran endişeyi
verevine yürünen geceleri sevmiyor
sözcükler bırakıyoruz avcuna gelip geçerken
everything will be ok… trust us…
sözcükler dilin uyarılmasından başka nedir ki
kozalaklar ve fındık kabuklarıyla şenlenen bir ateşi
ya da sevgilinin küpesinin içinden seyredilmiş bir akşamı özlerken
sözcükler olmayanın uyarılmasından başka nedir
tutkuyla istiyoruz o huzmeleri
yaprakları tersine bir derinlikte deneyen
bedenle ilgisiz bir cinsellikle
bu yüzden kara bir kuş oldu gölgemiz
dallara değil köklere tüneyip durduk
durduk ve durmak bizde biriksin dedik
bir yakın dövüş silahı olarak aşk dedik
öğrendik toprağı suyla harmanlayan simyayı
çünkü bir camgöz gerekti bazılarımıza
çünkü açık yaralara dikiş
o vakte dek perdeliymiş gibi elimiz ayağımız
parkta oluşmuş gibi parmaklarımız
bir yol tutup çıkardık mumun can ipliğini
evler buluta girdi al şimdi bu ölümü tekrarla
organlarını bağışlamış bir akordeonun sesi
herhangi bir sokakta duyulabilir
yazan ellerimiz vardır yeraltını ve gerçeği
torture shames us all… save our bacon…
uyanık bir bilincin ağrısıdır dün devrettik
kimse görmezden gelemez bölünüyor atomları hiçin bile
keşfettik yağmura asılınca çalıyor göğün çanı
silmek istiyorlar hatırlıyoruz
ne ayıp bir çiçeğin uluorta açılması
silmek istiyorlar yeniden yazıyoruz
her çağın mürekkebidir kan
dekorlu bardaklardan çay yudumlayanlar
bilmezler kesme taşından akan suyun gri kokusunu
bu yüzden kara bir kuş olduğumuzu söyledik
gölgemizin zamana düştüğü o zerrede
durduk ve durmak bizde biriksin dedik
bir arbalet olarak müzik bir örme zırh olarak dans
hemen mi az sonra mı değişti gülün adı
kargılar ve mızraklarla dürtülen tespih böceklerini
kim sayabildi sayılmaz ki haklılık
bizden geri kalan
bizden çok fazla
kuşlar yok
ama gölgeleri var taşlarda
ölenlerin dirilmediği sıradan bir savaş sonrası
dallara dolanmış rüzgâr çanları
kâğıtlar kurdeleler rüzgâr gülleri
rüzgâr fazladan bir şeyleri kımıldatsın diye mi süsledik ağaçları
yoksa rüzgârı süsleyemediğimiz için mi
your son is gonna die in the next war … habeas corpus…
dinliyoruz herkes konuştuğu gibidir bir radyo oyununda
üç kadın çok yaşlı bir kadını yıkıyorlar
fazlasıyla hoyrat hırpalaya hırpalaya
sıcak su çözüyor katılaşmış bir aklı
derisinin kat yerlerinde günler
ve sözcükler hayatın uyarılmasından başka nedir
all religions divide… fear builds walls…
kibritin tutuştuğu an kadar yoğun ve süreksizdik
oysa ince adamlardı tüccarlar
gözlerimizden yüzük taşı olur mu bakar bakmaz anladılar
atıldık ateşe elbet semender de değildik
bir çengelli harbe olarak şiir
ve hepsinden evlası gülümsemektir dedik
diren dedik damgaladık onun pembe etini
al şimdi bu domuzu biraz sen gezdir
gezi parkı, 2013
İtalik ibareler, Pink Floyd’un The Wall konserlerinde kullandığı
domuz balonun üstündeki yazılardan seçilmiştir.