Nilay Özer
ötesi
ötesi
biri onu denize götürsün
er geç öğrenir yüzmeyi
suda acıda aşkta
ağırlığını yoksayacak
hepsi bu
kulağına bir anahtar sokup çevirsin
kaybolur sesler
bağrılması gerekirken susulmuş şeyler
ağustos böceği cayırtısı halinde
kasabanın üstüne çöker
herkes istediğini duyar bu gürültüden
birden öğrenir yüzmeyi
denizaltı ormanına bakarken
salıverir bedenini ya da o kopup gider
sonra kral kim
sonra saat kaç
boylamasına tek bir siyah çizgi taşıyan balık
etrafında dönüp bir çember çizer
salıverir aklını düşüncelerden
bir köpekle de yüzsün
bir erkekle de
kayasından kopmuş bir midyeyle de yüzsün
orada deniz mi var diye baktığı yerde
olmayı bulamamış bir dip
durmayı bulamamış bir yüzey
korkmasın denizin deniz gibi olmasından
inciri satmayı bulmuş insandan korksun
tuzda da pişsin
acz ile de
terde de
denizde yazı yok sözü duysun söz sürsün
bağrılması gerekirken susulmuş şeyler
kurbağa cinneti olarak gelir
çekirge istilası halinde iner
er geç öğrenir yüzmeyi
kendinde ötede halde
karıştırılan çayların girdabı yetmez
biri onu denize götürsün...