orpheus'a şiirler

ı.
herşey bu sayrılı
ve çorak kentten
                 pis, murdar
hüzünler bile kurtar-
amaz olduk... çok gördüler...

duygular yumrulmuş, kalpte kirler
var; Söz’ün kanserine geldik:
katı sözcükler ve taş
gibi ele gelen şiirler-
le donatıldı bu kent...
yıkım, aşkı; çöküş, umudu
                     imliyor şimdi;
göğünse yavaş yavaş
dökülüp ıssız bıraktığı sfer
                    katı... kaskatı…

artık keder bile keder
vermiyor; acı, acıyı unuttu;
güneşle kandili ayırdedemez olduk
                 —kanserli saatler!..
sevinç, bulaşıcı bir sayrılık
gibi tiksinç; kapılar çürüyor
durdukları yerde; açmanın anlamı yok,
kapamanın da...
                —hiç... hiç...

2.

Bekleyen isterse beklesin...
Beklerler… lâmbalar kuruyor;
gül, daha tohumdayken solmaktan
bıkmış; dallar, kusmuklu; bir vinç,
gitgide ağırlaşan, batan sokaktan
kendini kaldırmayı deniyordu... —bırakmış...

ey siyah kanser! bu kenti
niye kuşattın kuşlarla? daha beter-
                         i mi var!
aynalar artık sırsız olarak da
göstereni; belki bir
akrebe tırmanan duvar; yıkılan ölü
sur sesleriyle dolan erguvan
                ve...len terâni!...

dili zebanî olan sen! şair, deccal,
ya da neysen... artık sus, yeter!
görünsen de bir, kaybolsan da, ey orpheus,
                         ne farkeder!..

© Hilmi Yavuz
Everest Yayinlari,
Avdio produkcija: EDISAM - Turkish Literature and Science Writers Union

gedichte an orpheus

1.
in allem ist der krebs! dieser kranke
und dürre ort
                         verdreckt, schmutzig
leiden sind nichts dagegen

die gefühle sind zusammengekrümmt, das herz gefüllt mit schmutz;
im wort ist das krebsgeschwür angekommen:
wie zerschnittene silben und brocken
liegen in der hand die gedichte -
daraus ist der ort errichtet ...
in sich zusammenbricht, liebe; bricht ein, hoffnung
                             klagt jetzt;
in die brust fallen ein die
leer gelassenen sphären
                              schichten ... über schichten ...

jetzt gibt auch die klage keine klage
mehr; schmerz vergisst den schmerz
nicht einmal die sonne können wir noch unterscheiden
vom künstlichen licht
                              - krebsdurchtrunkene stunden! ...
freude ist eine ansteckende krankheit
gleich dem ekel; die türen verfaulen
wo sie stehen; sie zu öffnen, sinnlos,
sie zu schließen
auch ...
                            — nichts... nichts...

Übersetzt von Özlem Özgül Dündar
Aus: Hilmi Yavuz. Wenn die Zeit kommt, Elif Verlag, 2014