Cenk Gültekin 
Translator

on Lyrikline: 6 poems translated

from: nizozemščina, slovenščina to: turščina

Original

Translation

[Als ik niet meer uit mijn woorden kom]

nizozemščina | Erik Lindner

Als ik niet meer uit mijn woorden kom

of zijn stem die ze ontkracht, klinkt, is
het kind geknipt

voor de spreiding van haar lokken

weet dan
dat zelden

een hand duwt en ophoudt.

© Erik Lindner
from: Tong en trede
Amsterdam: De Bezige Bij, 2000
Audio production: Literaturwerkstatt Berlin, 2014

[Kelimelerden ya da etkisini çalan sesten]

turščina

Kelimelerden ya da etkisini çalan sesten

kaçacak yer kalmadığında, sesler,
buklelerini saçmak için

biçilmiş bir çocuk

şunu bil
nadiren

bir el iter ve durur.

Çeviri: Cenk Gültekin

[Moeder kom uit de boom]

nizozemščina | Thomas Möhlmann

Moeder kom uit de boom
met je draadje en de hele dag
geen mens gesproken geen vogel
gestrikt en op tafel binnen

twee lege borden twee warme glazen
zonder wijn en hier je arme stoel
helemaal zonder jou zie je wel dus
kom uit die boom lieve moeder uit

de schoorsteen geen rook onder de ketel
geen vuur en de geit tot de rand toe gevuld
knabbelt bij de drempel aan het kleed en de kip
is erbij gaan liggen als een droogboeket

en toen ik de vaas liet vallen vlogen overal
de splinters in het rond en in mijn mond
wordt het alleen maar zoeter en het zwiept
en kraakt al om je heen onder de volle lucht

dus kom maar moedertje uit die boom
met je draadje en je blikjes, met allebei je benen.

© Thomas Möhlmann
from: Een draad die alles heel houdt
Uitgeverij 69, 2008
Audio production: 2008 Literaturwerkstatt Berlin

[Anne çık şu ağaç kovuğundan]

turščina

Anne çık şu ağaç kovuğundan
elinde iğne iplik. Konuşacak
tek bir ruh bulamadım gün akşam oldu,
kalakaldım bir kuşun ötüşüne hasret.

İçeride, masanın üstünde
iki boş tabak ve iki ısınmış bardak
şaraptan eser yok ve zavallı sandalyen
yalnız ve biçare, görmüyor musun anne

hadi çık şu ağaç kovuğundan
ocağın yanmaz bacan tütmez oldu
keçinse ne varsa yiyip eşikteki
paspası yalamaya koyuldu,
tavuğun oracıkta,solmuş bir çiçek demeti gibi durdu.

Vazonu düşürdüğümde parçalar yayıldı her yere
ağzımda şeker tadı,
seniyse sarmış çürüme ve gök gıcırtısı

hadi gel anne, çık şu ağaç kovuğundan
elinde iğne iplik, kalaylarınla gel,
yekpare gel...

Çeviri: Cenk Gültekin

Rede

nizozemščina | Erik Lindner

Trek niet in twijfel dat rede,
dat rede, dat rede, dat rede.
Een vlieg loopt van de rand
naar het midden van het tafelblad
en weer terug, volgt enkele centimeters
van de zijde, steekt de leegheid
van het vaalwit weer in, probeert opnieuw
wat ik niet weet en vliegt dan op.

© Erik Lindner
from: Tramontane
Amsterdam: Perdu, 1996
Audio production: Literaturwerkstatt Berlin, 2014

Akıl

turščina

Şüphe etme akıldan,
akıldan, akıldan, akıldan.
Bir sinek yürüyüverir
masanın ucundan
merkezine dönüverir,
birkaç santrimetre yakından
soluk beyazın boşluğuna giriverir
akıl erdiremediğim şeyi yaptıktan sonra
kayboluverir.

Çeviri: Cenk Gültekin

Ostende

nizozemščina | Erik Lindner

1.

Een bot ligt in het zand
van een eiland dat niet stilstaat

vast is de vorm
de geschiedenis van de wind
het stuwen van merg en steen

de wind raakt zoek op zee
geen golf heeft dezelfde afmeting

zand kleurt rood in de zon
op de renbaan waar stof opwaait
en de hoeven dezelfde ritmes slaan
de hoeven het zand in stukken slaan

over een eiland loopt de wind
en bewerkt er zijn eerdere afdrukken
het mergsteen van het strand
de renbaan aan de kust
de regen in de zee.


2.

De zee heeft de omvang van de wind
en stroomt over op het mergsteen
door de wind bewerkt voor de zee

een strandloper loopt langs de wind
en telt met zijn stappen
de losse delen van het zand
en de losgewaaide koppen van de zee
en de losgekomen vlokken van de wind

rollende kruipende schuivende stukken
van een eiland dat voor even stilstaat
op de rand van de zee

hoeven vergruizelen het steen
de zee draagt het bot naar de kant
het zand koelt af in de wind

schuimvlokken meten de omvang
van een eiland dat tijdelijk ontstaat
onder de voetstap van een strandloper

buiten de wind boven de zee.

© Erik Lindner
from: Tafel
De Bezige Bij, 2004
Audio production: Literaturwerkstatt Berlin, 2014

Oostende

turščina

1.

Yerinde duramayan bir adanın
kumsalında duruyor bir kemik

formu sabit
rüzgarın tarihi
ilik ve taşın itişi

rüzgâr denizde kayboluyor
hiçbir dalga onun boyutlarına ulaşamıyor

kum kırmızaya çalar güneşin altında
tozun havaya karıştığı hipodromda
toynaklar basar aynı ritmi
toynaklar döver tozu küçük parçacıklara

adanın ötesinde rüzgâr dolaşır avare
ve eski izlerini yeniden işler
kumsalın ilikten taşlarını
kıyının hipodromunu
denize düşen yağmuru.


2.

Rüzgâr kadar engin deniz
taşıyor ilik taşının üstüne
rüzgârın deniz için oyduğu taşlar

hayaletten farksızdır deniz için

bir çulluk geride bırakıyor rüzgârı
ve adımlarıyla sayıyor
aval toz parçacıklarını

dalgaların üstü püskürmüş
rüzgarın pulu uçmuş gitmiş

adanın yuvarlanan, sürünen, kayan parçaları
denizin kenarında
bir anlığına olsa da sakin

kum iliği iter
toynaklar taşı un ufak eder
deniz kemiği sahile taşır
kum rüzgarda yatışır

pullar çulluğun adımlarının altında
yaratılan yapay bir ada kadar engin

rüzgârın ötesinde
denizin üstünde

Çeviri: Cenk Gültekin

De tramontane

nizozemščina | Erik Lindner

Voor de kust rust de duiker in zijn verhaal
en tekent kaal de bergwand aan het strand.
De wind snijdt het verhaal en slijt en slijpt
bladeren van de platanen – het raamkozijn.

Ik kwam met de wind mee voor dit verhaal.
De reis vertelde een man liep over de berg
en het verhaal loopt dood op zee. De wind

speelt heer op zijn graf. En de duiker raakt
bekneld tussen het steen, de helpers duiken
op en de wind verplettert de deining de zee.

De duiker schildert windvlagen voor de kust.
De bergwand bloeit. En het graf is een trede
naar het koraal in een spelonk op de bodem
boven de kleurgravure van het bloemgordijn.

© Erik Lindner
from: Tafel
De Bezige Bij, 2004
Audio production: Literaturwerkstatt Berlin, 2014

Tramontana

turščina

Deniz kıyısından uzak, apartmanında dinleniyor dalgıç
ve seyrekçe çiziyor sahilin arkasında uzanan kayalıkları.
Çınar yapraklarını ovan, giyen rüzgâr kesiyor
apartmanı, pencere pervazını.  

Rüzgârı arkama almıştım bu hikâye için.
Bir adamın dağı aşmasını anlatıyordu yolculuk
ve hikâyenin denizin dibine çakılışını.

Rüzgâr hükmediyor mezarına. Ve dalgıç
kayalıkların arasında sıkışmış duruyor
çıraklar belirene dek ve rüzgâr
ölü dalgaları ve denizi ezip geçiyor.  
 
Dalgıç rüzgârın kıyıya vuruşunu resmediyor.
Kayalıklar yeşeriyor ve
mezar basamak oluveriyor
dipteki mağaranın mercanlarına
çiçek perdesinin renkli oymasının üstünden.

Çeviri: Cenk Gültekin

ANDRAŽ

slovenščina | Tomaž Šalamun

Moj brat stopi gol, lep kot deviški vrelec
v dvorano in ubije jagnje iz ljubezni:
jemo in premišljujemo sliko.
Sani zarjavijo čez poletje, nebo se zniža

in postane vlažno, zemlja rodi jagode.
Vojaki stojijo lačni
med narcisami rumenimi kot noč,
jasna, jasna straža;

roloji so spuščeni in zaklenjeni,
markacija pelje v gore, v Trnovski gozd,
o, Čaven, zrak nabit z angeli,

krediti armade, kruh, kruh,
o, Sibila, razlita, strnjena barva,
nepremično, nespremenljivo hrepenenje.

© Tomaž Šalamun
from: Amerika
Maribor : Založba Obzorja, 1972
Audio production: Študentska založba

Andraz

turščina

Kardeşim çıplak yürür, holde,
Bakire bahar gibi güzel,
Kuzuyu öldürür.
Aşkla

Yemek yer, imgeler düşleriz.

Kışların arasında kayaklar paslanır,
Gökyüzü aşağı çekilir,
Ve nemlenir.
Toprak çilekler doğurur.
Gece kadar sarı nilüferlerin arasında
Askerler aç bekler,
Temiz, saf bir bekleyiş.

Pencereler kapalı ve kilitli,
Dağlarda, ormanlarda patika izleri
O Coven Dağı, gökyüzü meleklerle kalabalık.

Ordu izleri, ekmek, ekmek
O sibyl, sertleşmiş rengi kır.
Hareketsiz, değişmeyen kaşıntı.

Çeviri: Kemal Küçükgedik, Cenk Gültekin