Baki Yiğit 
Translator

on Lyrikline: 10 poems translated

from: angleščina to: turščina

Original

Translation

The Writings of the Mystics

angleščina | Charles Simic

On the counter among many
Much-used books,
The rare one you must own
Immediately, the one
That makes your heart race

As you wait for small change
With a silly grin
You’ll take to the street,
And later, past the landlady
Watching you wipe your shoes,

Then, up to the rented room
Which neighbors the one
Of a nightclub waitress
Who’s shaving her legs
With a door partly open,

While you turn to the first page
Which speaks of a presentiment
Of a higher existence
In things familiar and drab …

In a house soon to be torn down,
Suddenly hushed, and otherworldly …
You have to whisper your own name,
And the words of the hermit,

Since it must be long past dinner,
The one they ate quickly,
Happy that your small portion
Went to the three-legged dog.

© Charles Simic
from: New and Selected Poems
New York: Houghton Mifflin Harcourt, 2013

Mistiklerin Yazdıkları

turščina

Bir sürü çok okunmuş kitabın
Arasındaki tezgâhta,
Hemen edinmen gereken
Nadir bir kitap, kalbini
Daha hızlı attıracak bir kitap

Sokağa taşıyacağın
Aptalca bir sırıtışla
Küçük bir değişiklik beklerken
Ve sonra ayakkabılarını silmeni izleyen
Ev sahibi kadının önünden,

Öylece, bacaklarını
Aralık bir kapıyla tıraş eden
Gece kulübü garsonu kadının
Odasına bitişik
Kiralanmış odaya kadar

Bilinen ve sıkıcı şeylerdeki
Daha yüksek bir varoluşun
Bir öngörüsünden söz edilen
İlk sayfayı çevirirken...

Yakında yıkılacak bir evde birden susup
Bu dünyadan uzaklaşmış...
Çabucak yedikleri akşam yemeğinden
Çok sonra olması gerektiği için

Fısıldamak zorundasın kendi adını
Ve keşişin söylediklerini,
Küçük payının üç ayaklı köpeğe
Gitmesine sevinerek.

Çeviren: Baki Yiğit

So Early in the Morning

angleščina | Charles Simic

It pains me to see an old woman fret over
A few small coins outside a grocery store –
How swiftly I forget her as my own grief
Finds me again – a friend at death’s door
And the memory of the night we spent together.

I had so much love in my heart afterward,
I could have run into the street naked
Confident anyone I met would understand
My madness and my need to tell them
About life being both cruel and beautiful,

But I did not – despite the overwhelming evidence:
A crow bent over a dead squirrel in the road,
The lilac bushes flowering in some yard,
And the sight of a dog free from his chain
Searching through a neighbor’s trash can.

© Charles Simic
from: The Lunatic
New York: Ecco, 2015

Sabahın Çok Erken Bir Saatinde

turščina

İçimi acıtıyor bir bakkalın dışında birkaç bozuk para için
Bekleyen üzgün bir yaşlı kadın görmek –
Ne çabuk unutuyorum onu kendi derdim
Yine bulurken beni – ölümün eşiğindeki bir arkadaş
Ve birlikte geçirdiğimiz gecenin anısı.

Kalbimde çok sevgim vardı sonra
Kendimi çıplak atabilirdim sokağa,
Karşılaştığım herhangi birinin çılgınlığımı ve
Onlara hayatın hem acımasız hem güzel olduğunu
Söyleme ihtiyacımı anlayacağından emin bir biçimde,

Ama yapmadım – karşı konulmaz kanıtlara rağmen:
Yolda ölü bir sincabın üzerine eğilmiş bir karga,
Bir bahçede çiçek açan leylaklar,
Ve bir komşunun çöp kutusunu karıştıran
Zincirinden kurtulmuş bir köpeğin görünüşü.

Çeviren: Baki Yiğit

Night Music

angleščina | Charles Simic

Little brook, running past my house,
I like the tune you hum to yourself
When night comes,
And only the two of us are awake.
You keep me company
So I don’t fear
The darkness round my bed
And the thoughts in my head
Flying crookedly like bats
Between the old church and the graveyard.

© Charles Simic
from: The Lunatic
New York: Ecco, 2015
Audio production: Literaturwerkstatt Berlin / Haus für Poesie, 2016

Gece Müziği

turščina

Evimin önünden geçen küçük dere
Hoşuma gidiyor gece olunca
Sadece ikimiz uyanıkken
Kendi kendine mırıldandığın şarkı,
Bana arkadaşlık ediyorsun
Böylece korkmuyorum
Yatağımı çevreleyen karanlıktan
Ve kafamda
Eski kiliseyle mezarlığın arasındaki yarasalar gibi
Çarpık uçuşan düşüncelerden.

Çeviren: Baki Yiğit

The Empress

angleščina | Charles Simic

My beloved, you who spend your nights
Torturing me
By holding up one mirror after another
To me in the dark,
If there’s anything I know to say or do today,
I merit no praise for it,
But owe it to the subtlety of your torments,
And your perseverance in keeping me awake.

All the same, who gave you the right
To judge me in my wretchedness?
What soul white as snow
Compiled this endless list of misdeeds
You read to me every night?
The airs you put on when I tell you to stop
Would make one believe
You were once a bedmate of a Chinese emperor.

I like it best when we do not say a word.
When we lie side by side
Like two lovers after their passion is spent.
Once again, day is breaking.
A small bird in the trees is pouring her heart out
At the miracle of the coming light.
It hurts.
The beauty of a night spent sleepless.

© Charles Simic
from: New and Selected Poems 1962-2012
New York: Houghton Mifflin Harcourt, 2013

İmparatoriçe

turščina

Sen gecelerini
Karanlıkta bana art arda ayna tutup 
İşkence ederek
Geçiren sevgilim,
Bu gün söylenecek ya da yapılacak bildiğim bir şey varsa
Övgüyü hak etmiyorum onunla,
Ama onu zulümlerinin inceliklerine
Ve beni uyanık tutmadaki sabrına borçluyum.

Bununla birlikte, kim verdi sana
Beni çaresizliğimde yargılama hakkını?
Bana her gece okuduğun
Bu sonu gelmez yanlışlar listesini düzenleyen
Hangi saf ruh?
Sana durmanı söylediğim zamanki gösterişlerin
İnandırırdı birini.
Bir Çin imparatorunun yatak arkadaşıydın bir zamanlar.

En çok hiç konuşmayışımız hoşuma gidiyor.
Tutkuları bitmiş iki sevgili gibi
Yan yana uzanışımız.
Yine gün ağarıyor.
Gelen ışığın mucizesinde
İçini döküyor ağaçların içindeki küçük bir kuş.
Acı veriyor.
Uykusuz geçen bir gecenin güzelliği.

Çeviren: Baki Yiğit

Labor and Capital

angleščina | Charles Simic

The softness of this motel bed
On which we made love
Demonstrates to me in an impressive manner
The superiority of capitalism.

At the mattress factory, I imagine,
The employees are happy today.
It’s Sunday and they are working
Extra hours, like us, for no pay.

Still, the way you open your legs
And reach for me with your hand
Makes me think of the Revolution,
Red banners, crowd charging.

Someone stepping on a soapbox
As the flames engulf the palace,
And the old prince in full view
Steps to his death from a balcony.

© Charles Simic
from: New and Selected Poems 1962-2012
New York: Houghton Mifflin Harcourt, 2013

Emek ve Sermaye

turščina

Üzerinde seviştiğimiz
Bu motel yatağının yumuşaklığı
Etkileyici bir biçimde gösteriyor bana
Kapitalizmin üstünlüğünü.

Hayal ettiğim yatak fabrikasında
Çalışanlar mutlu bu gün.
Günlerden Pazar ve fazla mesai
Yapıyorlar, bizim gibi, ücretsiz.

Yine de, bacaklarını açma
Ve bana elini uzatma biçimin
Devrimi, kırmızı bayrakları,
Yüklenen kalabalıkları düşündürüyor bana.

Ateşli bir nutuk söyleyen biri,
Alevler sarayı sararken
Ve herkesin gördüğü yaşlı prens
Bir balkondan adım atarken ölümüne.

Çeviren: Baki Yiğit

Evening Walk

angleščina | Charles Simic

You give the appearance of listening
To my thoughts, O trees,
Bent over the road I am walking
On a late-summer evening
When every one of you is a steep staircase
The night is slowly descending.

The high leaves like my mother’s lips
Forever trembling, unable to decide,
For there’s a bit of wind,
And it’s like hearing voices,
Or a mouth full of muffled laughter,
A huge dark mouth we can all fit in
Suddenly covered by a hand.

Everything quiet. Light
Of some other evening strolling ahead,
Long-ago evening of silk dresses,
Bare feet, hair unpinned and falling.
Happy heart, what heavy steps you take
As you follow after them in the shadows.

The sky at the road’s end cloudless and blue.
The night birds like children
Who won’t come to dinner.
Lost children in the darkening woods.

© Charles Simic
from: New and Selected Poems 1962-2012
New York: Houghton Mifflin Harcourt, 2013

Akşam Yürüyüşü

turščina

Yaz akşamının ileri bir saatinde
Yürüdüğüm yola eğilmiş,
Düşüncelerimi dinler gibi
Görünüyorsunuz, ey ağaçlar,
Her biriniz dik birer merdivenken
Yavaş yavaş iniyor gece.

Yüksekteki yapraklar annemin durmadan titreyen,
Karar veremeyen dudakları gibi,
Çünkü rüzgâr var biraz,
Sesler duyma
Ya da boğuk kahkahalarla dolu bir ağız gibi,
Aniden bir elle örtülmüş
Hepimizin sığabileceği karanlık bir dev ağız.

Her şey sessiz. Önden giden
Başka bir akşamın, uzun zaman önceki
İpek giysiler, çıplak ayaklar,
Aşağıya doğru dökülen çözülmüş saçlar akşamının ışığı.
Mutlu kalp, ne ağır adımlar atıyorsun
Onları izlerken gölgelerde.

Yolun sonundaki gökyüzü bulutsuz ve mavi.
Gece kuşları akşam yemeğine
Gelmeyecek çocuklar gibi.
Kararan ormanda kayıp çocuklar.

Çeviren: Baki Yiğit

A Letter

angleščina | Charles Simic

Dear philosophers, I get sad when I think.
Is it the same with you?
Just as I’m about to sink my teeth into the noumenon,
Some old girlfriend comes to distract me.
»She’s not even alive!« I yell to heaven.

The wintry light made me go out of my way.
I saw beds covered with identical gray blankets.
I saw grim-looking men holding a naked woman
While they hosed her with cold water.
Was that to calm her nerves, or was it punishment?

I went to visit my friend Bob who said to me:
»We reach the real by overcoming the seduction
     of images.«
I was overjoyed, until I realized
Such abstinence will never be possible for me.
I caught myself looking out the window.

Bob’s father was taking their dog for a walk.
He moved with pain; the dog waited for him.
There was no one else in the park,
Only bare trees with an infinity of tragic shapes
To make thinking difficult.

© Charles Simic
from: New and Selected Poems 1962-2012
New York: Houghton Mifflin Harcourt, 2013

Mektup

turščina

Sayın filozoflar, üzülüyorum düşününce.
Sizde de oluyor mu aynısı?
Tıpkı dişlerimi numene batırmak üzereymişim,
Eski bir kız arkadaş kafamı karıştırmaya gelmiş gibi.
"O yaşamıyor bile!" diye bağırıyorum gökyüzüne.

Kış ışığı çıkardı beni yoldan.
Birbirine benzeyen gri battaniyelerle örtülü yataklar gördüm.
Çıplak bir kadını tutup soğuk suyla ıslatan
Asık suratlı adamlar gördüm.
Onu yatıştırmak için miydi, yoksa ceza mıydı?

Bana, "Görüntülerin ayartmasını önleyerek gerçeğe ulaşıyoruz."
Diyen arkadaşım Bob'u ziyarete gittim.
Çok sevinçliydim fark edinceye kadar 
Bu tür kaçınmalarımın hiç olamayacağını.
Pencereden dışarıya bakarken yakaladım kendimi.

Köpeklerini yürüyüşe çıkarıyordu Bob'un babası.
Ayak uydurdu patikaya; köpek bekledi onu.
Başka hiç kimse yoktu parkta;
Düşünmeyi zorlaştıracak sayısız trajik biçimdeki 
Çıplak ağaçlar sadece.

Çeviren: Baki Yiğit

Against Whatever It Is That’s Encroaching

angleščina | Charles Simic

Best of all is to be idle,
And especially on a Thursday,
And to sip wine while studying the light:
The way it ages, yellows, turns ashen
And then hesitates forever
On the threshold of the night
That could be bringing the first frost.

It’s good to have a woman around just then,
And two is even better.
Let them whisper to each other
And eye you with a smirk.
Let them roll up their sleeves and unbutton their shirts a bit
As this fine old twilight deserves,

And the small schoolboy
Who has come home to a room almost dark
And now watches wide-eyed
The grownups raise their glasses to him,
The giddy-headed, red-haired woman
With eyes tightly shut,
As if she were about to cry or sing.

© Charles Simic
from: New and Selected Poems
New York: Houghton Mifflin Harcourt, 2013

Sınırı Aşan Her Neyse Ona Karşı

turščina

En iyisi boşta olmaktır,
Özellikle bir perşembe günü,
Şarap yudumlamak incelerken ışığı;
Yaşlanma, sararma, kül rengine dönme
Ve ardından sonsuza kadar şüphelenme biçimini,
İlk donmayı getirmekte olan
Gecenin eşiğinde.

İyidir çevrende bir kadınının olması tam o sırada,  
İki olması daha da iyidir.
Bırak fısıldaşıp süzsünler seni
Yapmacık bir gülümsemeyle. 
Kollarını sıvayıp düğmelerini çözsünler biraz
Bu güzel büyük alacakaranlığın hak ettiği gibi,

Eve gelip neredeyse karanlık bir odaya giren
Ve şimdi şaşkın şaşkın
Yetişkinlerin ona kadeh kaldırmalarına bakan
Küçük öğrenci,
Ağlayacak ya da şarkı söyleyecekmiş gibi
Gözlerini sıkıca yuman
Baş döndürücü kızıl saçlı kadın.

Çeviren: Baki Yiğit

My Weariness of Epic Proportions

angleščina | Charles Simic

I like it when
Achilles
Gets killed
And even his buddy Patroclus –
And that hothead Hector –
And the whole Greek and Trojan
Jeunesse dorée
Are more or less
Expertly slaughtered
So there’s finally
Peace and quiet
(The gods having momentarily
Shut up)
One can hear
A bird sing
And a daughter ask her mother
Whether she can go to the well
And of course she can
By that lovely little path
That winds through
The olive orchard

© Charles Simic
from: New and Selected Poems
New York: Houghton Mifflin Harcourt, 2013

Destansı Boyutlardan Bıkkınlığım

turščina

Hoşuma gitti
Öldürülmesi
Akhilleus’un
Ve hatta arkadaşı Patroklos’un–
Ve o öfkeli Hector’un–
Ve tüm Yunan ve Troyalılar’ın.
Jeunesse dorée
Az çok
Ustaca katledildi
Böylece sonunda
Barış ve sessizlik oldu
(Tanrılar
geçici olarak kapadılar çenelerini)
Duyulabilir
Bir kuşun ötmesi
Ve bir kızın sorması anasına
Kuyuya gidip gidemeyeceğini
Elbette gidebilir
Zeytinliği
Dolanan
O güzel küçük yoldan

Çeviren: Baki Yiğit

My Shoes

angleščina | Charles Simic

Shoes, secret face of my inner life:
Two gaping toothless mouths,
Two partly decomposed animal skins
Smelling of mice nests.

My brother and sister who died at birth
Continuing their existence in you,
Guiding my life
Toward their incomprehensible innocence.

What use are books to me
When in you it is possible to read
The Gospel of my life on earth
And still beyond, of things to come?

I want to proclaim the religion
I have devised for your perfect humility
And the strange church I am building
With you as the altar.

Ascetic and maternal, you endure:
Kin to oxen, to Saints, to condemned men,
With your mute patience, forming
The only true likeness of myself.

© Charles Simic
from: New and Selected Poems
New York: Houghton Mifflin Harcourt, 2013
Audio production: Literaturwerkstatt Berlin / Haus für Poesie, 2016

Ayakkabılarım

turščina

Ayakkabılar, özel hayatımın gizli yüzü;
Dişsiz iki açık ağız,
Kısmen ayrışık iki hayvan derisi,
Fare yuvalarını andıran.

Doğumda ölen erkek ve kız kardeşim
Varlıklarını sizde sürdürüyorlar,
Yönlendirerek hayatımı
Sınırsız saflıklarına.

Kitapların ne yararı olur bana
Sizde okunabilirken İncil'i
Dünya ve sessiz ötesindeki
Hayatımın, olacak şeylerin?

İlan etmek istiyorum
Eksiksiz uysallığınız için kurduğum dini
Ve sunak olarak sizinle
Yapmakta olduğum garip kiliseyi.

Dayanırsınız çileci ve anaç;
Öküz, Aziz ve hükümlülerle soydaş,
Sakin sabrınızla oluşturarak
Tek gerçek benzerimi.

Çeviren: Baki Yiğit