Ingeborg Bachmann

немецкий

Ahmet Cemal

турецкий

Erklär mir, Liebe

Dein Hut lüftet sich leis, grüßt, schwebt im Wind,
dein unbedeckter Kopf hat’s Wolken angetan,
dein Herz hat anderswo zu tun,
dein Mund verleibt sich neue Sprachen ein,
das Zittergras im Land nimmt überhand,
Sternblumen bläst der Sommer an und aus,
von Flocken blind erhebst du dein Gesicht,
du lachst und weinst und gehst an dir zugrund,
was soll dir noch geschehen –

Erklär mir, Liebe!

Der Pfau, in feierlichem Staunen, schlägt sein Rad,
die Taube schlägt den Federkragen hoch,
vom Gurren überfüllt, dehnt sich die Luft,
der Entrich schreit, vom wilden Honig nimmt
das ganze Land, auch im gesetzten Park
hat jedes Beet ein goldner Staub umsäumt.

Der Fisch errötet, überholt den Schwarm
und stürzt durch Grotten ins Korallenbett.
Zur Silbersandmusik tanzt scheu der Skorpion.
Der Käfer riecht die Herrlichste von weit;
hätt ich nur seinen Sinn, ich fühlte auch,
daß Flügel unter ihrem Panzer schimmern,
und nähm den Weg zum fernen Erdbeerstrauch!

Erklär mir, Liebe!

Wasser weiß zu reden,
die Welle nimmt die Welle an der Hand,
im Weinberg schwillt die Traube, springt und fällt.
So arglos tritt die Schnecke aus dem Haus!

Ein Stein weiß einen andern zu erweichen!

Erklär mir, Liebe, was ich nicht erklären kann:
sollt ich die kurze schauerliche Zeit
nur mit Gedanken Umgang haben und allein
nichts Liebes kennen und nichts Liebes tun?
Muß einer denken? Wird er nicht vermißt?

Du sagst: es zählt ein andrer Geist auf ihn ...
Erklär mir nichts. Ich seh den Salamander
durch jedes Feuer gehen.
Kein Schauer jagt ihn, und es schmerzt ihn nichts.

© Piper Verlag GmbH, München 1978
Из: Anrufung des Großen Bären 1956.
Heute in: Werke Band 1
München: Piper, 1978
ISBN: 3-492-11700-7
Аудиопроизводство: Norddeutscher Rundfunk 1957

Anlat bana, aşk

Şapkan çıkıyor hafifçe, selam verip havada dolanıyor,
çıplak başın sanki bulutlara doğrulmuş,
yüreğin ise çok başka yerlerde,
ağzın yeni diller ekliyor bildiklerine,
çayır güzelleri artmakta her yanda,
yıldız çiçeklerini solumakta yaz mevsimi,
tanelerle körleşmiş olarak kaldırıyorsun yüzünü,
gülüyorsun, ağlıyorsun ve kendin gidiyorsun yıkıma,
daha nelerle karşılaşacaksın –

Anlat bana, aşk!

Tavus kuşu ağırbaşlı bir şaşkınlıkla açıyor yelpazesini,
güvercin, tüylerle örülü yakasını kaldırıyor,
guruldamalarla dolan hava, esnedikçe esniyor,
ördek bağırıyor, bütün ülke tadıyor yaban balından,
ve özenle düzenlenmiş olan parkta bile
her tarhın etrafında altın toz yığınları toplanmış.

Kızıllaşan balık, sürüyü geride bırakıp
mağaradan geçiyor ve mercan tarlalarına koşuyor.
Kumların gümüş fırtınasında dans ediyor akrep.
Böcek, en güzelin kokusunu ta uzaklardan alıyor;
yalnızca duyuları olsaydı bende, algılayabilirdim
zırhının altından kanatların parladığını,
ve yola koyulurdum, uzaklardaki böğürtlenler için!

Anlat bana, aşk!
Konuşmasını biliyor sular,
dalga, dalganın elinden tutuyor,
bağda tombullaşan üzüm tanesi, düşüyor.
Öylesine iyimser ki salyangoz, evinden çıkarken!

Birbirlerini yumuşatmasını biliyor taşlar!

Anlat bana, aşk, benim kendime anlatamadığımı:
biçilen bu kısa ve korkunç zaman boyunca,
yalnız düşüncelerle yetinmek, buna karşılık
hoş bir şeyler yapmamak ve tatmamak mı yazgım?
Düşünmek zorunda mı insan? Algılanmaz mı yokluğu?

Diyorsun ki: bir başkasıdır ona güvenen...
Anlatma hiçbir şey. Görüyorum semenderi
her ateşin içinden geçerken.
Ne korkuyla kaçmakta, ne de acı çekiyor.

Salıncak yedi tepeyi kaçırdığında
yukarılara, kendisi de kaymakta
bizim ağırlığımızla ve kucaklayışlarımızla
karanlık sulara,

dalmakta nehrin çamuruna, ta ki kucağımızda
toplanana kadar balıklar.
Sıra bize geldiğinde ise,
uzaklaşıyoruz.

Tepeler batıyor,
biz yükseliyoruz ve bölüşüyoruz
her balığı geceyle.

Kimse atlamıyor dışarıya.
O kadar kesin, yalnızca aşkın
ve insanların birbirlerini yücelttikleri.

Çeviri (Translation): Ahmet Cemal
Toplu Şiirler, Yapi Kredi Yayinlari, 4th Edition, Istanbul 2016