Alessandro Mistrorigo
Translator
on Lyrikline: 7 poems translated
from: turco to: italiano
Original
Translation
Kirilaşk
turco | Efe Duyan
tatlovski diyorum sana
rus romanlarından öğrenmedik mi sevmeyi
yanıma uzandığın ilk akşam
çivi yazısıyla hafızamda
hayır, hayır: bir mağara resmi
seni biraz bekletmiştim başlarda
o kadarını affet
bir zaman sakladım adını
bilmiyorsun neden
yarıda kalmış ördüğün atkı
kalsın, yeni bir kışa vesile-
ve yarım yalnızlığın, güzel işte
sabah çıkarken yeşil bir elma uzatmıştın
aramızda bir parola olsun bu
ve bırak uzasın kaşların,
korkutuyor beni yapmacıklığı
bazen mimarinin şiirin bile
yara dolu çocukluktan bacakların
seviştiğimiz koşar adım
sevdiğimiz uzayan saçlarınca sabırlı
ama rus romanlarında
uzun takma adları hala karıştırıyorum
Audio production: Efe Duyan / EDISAM - Turkish Literature and Science Writers Union
Amore cirillico
italiano
Ti chiamo amorosky
abbiamo imparato ad amare dai romanzi russi
La prima notte che ho dormito accanto a te
è rimasta impressa nella mia mente in caratteri cuneiformi
no, no, come un graffito
All’inizio ti ho fatto aspettare un poco
perdonami
Per molto tempo ho nascosto il nome
non sai perché
La sciarpa che hai lavorato a maglia è rimasta a metà
lasciala così, l’occasione per un nuovo inverno
è la tua solitudine a metà, ecco bello
Stamattina uscendo mi hai dato una mela verde
che rimanga un codice segreto fra noi due
E lascia che le tue sopracciglia crescano
il manierismo mi fa paura
come anche a volte nell’architettura e nella poesia
Le tue gambe sono piene di ferite infantili
abbiamo fatto l’amore di corsa
abbiamo amato il lento crescere dei tuoi capelli
Ma ancora confondo
i lunghi soprannomi nei romanzi russi.
Asker Barikatında Oğluyla Karşılaşan İşçinin Söyledikleri
turco | Efe Duyan
boğazım kupkuru
yine de susacak gibi değil
boğazım nasır tutmuş
pankartları gümüş bir tepside taşımaktan
boğazım korkak bir cambaz
asker barikatı karşısında
bilmiyor ancak
ilerleyerek telde durulabileceğini
boğazım korkudan çatlayacak
asker miğferleri
çıkardığımız rüzgârda dalgalanırken
boğazım kör
kendi oğlum değil mi
üniformalardan birinde gizlenmiş
silahıyla beni gösteren
boğazım bacaklarımla yarışıyor
bir çocuk çetesi gibi bağıra çağıra
barikatın üzerinden sıçrarken
boğazımı açmışım ardına kadar
oğlumun boynuna doluyorum
boğazım düğüm
sevinci kendine saklıyor
boğazım kesik
beş kişinin kanı
ayrı ayrı akıyor
Audio production: Efe Duyan / EDISAM - Turkish Literature and Science Writers Union
L’operaio che incontrò suo figlio alle barricate dei militari
italiano
la mia gola è secca
ma non mi pare ancora che se ne starà zitta
la mia gola è callosa
dal tanto portare manifesti come vassoi d'argento
la mia gola è un funambolo
che non sa che la sola possibilità di equilibrio
sulla corda è marciare in avanti
verso le barricate
la mia gola ha i capelli dritti dalla paura
mentre gli elmetti militari
tremano come foglie al nostro vento
la mia gola è cieca
non lo è forse mio figlio
nascosto in una delle divise
che mi mostra la pistola?
la mia gola è in gara con le mie gambe
chiassosa come una banda di ragazzini
che salta sulla barricata
la mia gola è spalancata
getto le braccia al collo di mio figlio
la mia gola è un nodo
nasconde la sua gioia
la mia gola è squarciata
il sangue di altre cinque persone
uno a uno sgorga giù
Cevizli Tekel’den Mehmet ve Osman
turco | Efe Duyan
mehmet’in telaşlı bir mehmet’i daha var
baba olduğunda da böyle
mehmet’in mahcup bir mehmet’i daha
evlendiğinde de aynı
kendine bir de şüpheci mehmet edindiydi
mecburiyetten
keyfi yerindeydi mehmetlerin
hemen dibinde osman’ın hiç tanımadığı osmanları
fedakar bir mehmet’i de var mıydı
-bilmiyor-
yanındakilere doğrulduğunda bir namlu
bunu düşünecek vakit bulamadı
cebinde polis kartıyla osman’ın gizli osman’ı
mehmet’in cansız mehmet’inde
ilk defa bir tütün işçisinin
elini tutunca
mehmet’in inatçı mehmet’i yürüdü taksim’e kadar
üzüldü karısının anılarında
osman’ın istifa mektubunda yırttı son pişmanlığını
güzeldi ölümle inatlaşmak
öldükten sonra bile
Audio production: Efe Duyan / EDISAM - Turkish Literature and Science Writers Union
Mehmet e Osman della Fabbrica del Monopolio di Stato
italiano
Mehmet è un altro frenetico Mehmet
come quando è diventato padre
Mehmet è un altro timido Mehmet
lo stesso di quando si è sposato
Ha anche comprato un altro scettico Mehmet
spinto dalla necessità
Tutti i Mehmet stavano bene
con a fianco gli Osman di Osman di cui non sapeva
C'era forse anche un Mehmet devoto al sacrificio
- non ne era certo -
ma quando hanno puntato una pistola contro i suoi amici
non ci ha pensato due volte
Quando l’Osman segreto di Osman con il distintivo in tasca
ha stretto la mano del Mehmet morto di Mehmet
era la prima volta
per un operaio del tabacco
il Mehmet testardo di Mehmet camminò fino a Taksim
e si rattristò nel ricordo di sua moglie
e quando Osman strappò la lettera di dimissioni
lui strappò il suo ultimo rimorso
Era bello intestardirsi nella morte
anche dopo la morte
Hayali Bir Konuşma
turco | Efe Duyan
neden mi? belki bir tutam beyaz saçın
bir yara izi,
bir kraliyet arması,
berbat anılarla, şahane öğütler,
yorucu bir gün, uykusuz bir gün doğumu gibi
yanağına asılı durmasından.
neden mi?
kibirli parmaklarının birden mızıkçı çocuklara dönmesinden,
sihirbazlık numaraları değil de
bir gömleğin üzerinden dar bir bluzu çıkarır gibi…
neden mi? hmm, çünkü durmaksızın dağılan saçların
bir yatağın her masaldaki kırışığı;
çünkü olsa olsa evlatlık bir prenses benim aradığım,
öptükçe kurbağa kalan bir kurbağa.
bilirsin masallar çocuklar içindir
çocuk değilim artık.
sonracığıma, övündüğün tek siyah elbisenden,
birer el ilanı gibi dağıttığın muzip koca gülücüklerden,
o elbisenin ve bacaklarına sürtünen şu kedinin sana çok yakışmasından
(yok muydu yoksa öyle bir kedi?)
ve bilmediğimden
iki yöne akan bir nehir gibi dudaklarından
geceleri korkar mıyım?
saçmalar
sana aptalca âşık olur muyum?
bir defa söyleyeceğim yalnızca
neden diye sorma
yumuşacık çarptı kalbim
hoşça kal.
Audio production: Efe Duyan / EDISAM - Turkish Literature and Science Writers Union
Conversazione immaginata
italiano
Mi chiedi perché? Forse perché una piccola ciocca bianca nei tuoi capelli
Una cicatrice
O uno stemma familiare
Dei terribili ricordi, un meraviglioso consiglio
Un giorno difficile, un’alba insonne
Tutto questo attraversa la tua guancia.
Mi chiedi perché?
Perché le tue orgogliose dita possono diventare giocose in un istante
E non sto parlando del trucco di un mago
Ma sfilando la manica della blusa stretta...
Mi chiedi perché? Forse perché i tuoi capelli sempre per aria
Sono le pieghe nella favola di un lenzuolo
Perché adottare una principessa è quello che sto cercando
Un rospo che rimane un rospo dopo essere stato baciato
Non lo sai che le favole sono solo per i bambini
E io non sono più un bambino.
Cos’altro? Per quel tuo unico vestito nero
I sorrisi che doni a tutti come volantini
Perché quel vestito e il gattino che si struscia sulle tue gambe ti stanno bene
- C’è mai stato un gattino? -
E perché non lo so
se mi spaventeranno nella notte
le tue labbra come un fiume
che scorre in due direzioni opposte
o si increspa
o scivola come un cretino per te?
Te lo dirò solo una volta ancora
non me lo chiedere di nuovo
il mio cuore ha sbattuto morbido
addio.
Sana Bakmak
turco | Efe Duyan
ters çevirip kaçtığında küçük kız
gökyüzünü ilk kez görür kaplumbağa
from: TAKAS’TAN
Audio production: Efe Duyan / EDISAM - Turkish Literature and Science Writers Union
Guardandoti
italiano
Dopo averla capovolta, la ragazzina scappa
Per la prima volta, la tartaruga vede il cielo.
Sana Ben
turco | Efe Duyan
sana uzak mı ben? sayılmaz
otobüs artı vapur artı tramvay
sana yasak ben, büyütmeyelim
ne zaman baksam gözlerine
yeni kazılmış bir tünelin diğer ucu
sana çocuk ben, olsun
seviyorum yanında şımarmayı
sana endişeli ben, biliyorum
bazen büyütüyorum öğretmenim
sana eğimli ben, sakın kıpırdama
bir dalga diğer dalgaya nasıl karışırsa
sana hem sabah hem akşam ben
kararsızlığın hınzır tilkisi
sana kederli ben,
geç tanışmış sayılmayız değil mi?
sana sıkıntı belki ben,
baştan başlayabilecek misin?
sana boş beyaz bir kâğıt ben
ve demin açılmış kalemin ahşap kokusu
sana şimdi ben,
tamirden alınmış bir saatin hevesi
sana sonra ben, sana hep, sana sen
sana haydi ben,
eminsin değil mi?
sana ben
sorduğum basit bir soruyum.
Audio production: Efe Duyan / EDISAM - Turkish Literature and Science Writers Union
Sono per te
italiano
Ti sono distante? Non molto
autobus più traghetto più filobus
Ti sono vietato? Non esagerare
quando guardo nei tuoi occhi
l’irresistibilità di un tunnel appena scavato
Ti sono un bambino, lasciami così
Mi piace infastidirti quando sono con te
Ti sono una preoccupazione, lo so
a volte faccio i capricci, Maestrina
Ti sono rivolto, non mi muovo
un’onda che si immerge in un’altra onda
Ti sono notte e giorno
La volpe maliziosa dell’instabilità
Ti sono triste,
Non ci siamo incontrati troppo tardi, vero?
Ti sono forse angoscia,
Potresti ricominciare da capo?
Ti sono un foglio bianco
L'odore della matita appena temperata
Ti sono adesso,
L’entusiasmo di un orologio appena riparato
Ti sono successivo, continuamente, ti sono a te
Ti sono un “andiamo”,
Sei sicura?
Ti sono una semplice domanda che chiedo
A te
Ulus Gazetesi İşgali
turco | Efe Duyan
brecht olsa şöyle sorardı:
anlamadan heveslenenlerle, anlayıp susanların nedir farkı?
beckett’a göre,
büyük bir fırsat kaçırıldı
kemal türkler’e göre,
hayır onlar planlamamıştı
anılara göre,
inanılmıştı inanılması güç bir güzelliğe
devrimlere göre, meşruydu her devrimci eylem
anneannemle konuşacak olsam,
“bırak bu işleri artık”
asıl merak ettiğim,
muhabirlerle mürettipler kızmışlar mıydı işgalcilerine?
mürettiplere göre,
toplatılacağı kesin bir kitabın trajik sonuydu verdikleri ilham
muhabirlere göre,
sansürlenmeye mahkûm flaş bir haber
masalara göre,
üzerlerinde konuşma yapılmasını yadırgamışlardı
baskı kalıplarına göre,
pencereye çakılmak hoşlarına bile gitmişti
gri sakallı bir dev
tutmuş çay servisi yapıyordu
korkularına göre,
bu iş bir an evvel biteydi iyiydi
duygularına göre,
uzun bir eylem halayı gibi
kat kat olmuştu bile onlar
brecht’e dönersek,
işgalciden işgalciye fark vardır derdi
purosunu yakmadan evvel
Audio production: Efe Duyan / EDISAM - Turkish Literature and Science Writers Union
Occupazione al giornale Ulus
italiano
Brecht avrebbe chiesto, qual è la differenza
Tra gli idealisti entusiasti e i realisti taciturni?
A sentire Beckett,
Ogni grande opportunità era già stata persa:
A sentire il sindacato,
Non c’era stata nessun tipo di pianificazione
A sentire i ricordi,
Il popolo credeva in una bellezza irraggiungibile
A sentire la rivoluzione,
Ogni azione rivoluzionaria era sempre legittima
Ma se potessi parlare adesso con mia nonna,
"Lascia perdere con ’ste cazzate"
Mi chiedo principalmente,
Se i tipografi e i giornalisti fossero contro gli occupanti?
A sentire i tipografi,
La tragica fine dell’azione avrebbe ispirato un libro proibito
A sentire i giornalisti,
Una notizia flash destinata alla condanna della censura
A sentire i tavoli,
Strano che qualcuno facesse un comizio su di loro
A sentire la lastra litografica,
Piacevole che le usassero per fare le barricate alle finestre
Un gigante dalla barba grigia
Serviva il tè nel bel mezzo di tutto questo casino
A sentire le paure,
Sarebbe stato meglio che tutto finisse al più presto
A sentire i sentimenti,
erano bloccati in un frenetico girotondo
di gruppo e senza una via di fuga
Ma se torniamo a Brecht,
Direbbe che dipende sempre tutto da chi occupa
Prima di ravvivare il suo sigaro