Nilay Özer
tapıncak
tapıncak
dünyada bir yer burası yaptığını beğendin mi
kemik tozu kokusunu
çilli yapraklarını yaşlı bir begonyanın
ve öpülürken kıl diplerine doğru girdaplanan tenini
üzerek beğendin mi
ne anladın şeylerin mesafesinden
bu ağaç bu eve karşı biçimlenmiştir belki
birbirini yok sayan hızlarla ölüyorlardır belki
ne anladın acaba ne anladın
su akarken taşların duruyor görünmesinden
dünya bir daha olur mu olur
önce köpeklerin havladığı her yerde bir kasaba kurulur
sonra dağ sonra tren sonra hiç beğendin mi
sen ki havada donmuş atmacaları
ve ruhunun şeklini gördüydün öpülürken
karda vahşi kurtlardı ilk kez bir ağzın vardı
boş kovanlar saçıldı yaktığın sözcüklerden
şimdi düşüşünü anlara bölüp seyret
nefesinin havayı çizdiğini dinle
böyle bir yavaşlıktır yanılmanın birimi
bir at arabasının demir tekerlekleri
yok olmayı bekliyorsa bir bahçede işte bu
yüzünün kalıpları yepyeni büstler için
gölgeler meydanları çevirdiyse bu
ve bir gözün ölülerde kaldıysa öpülürken
ne anladın acaba ne anladın
denizin karayı eşitlediği gelden
karanın denizi eşitlediği gitten
sandalların çekek yeri gibi az yüksek
dünyada bir yer burası yerini beğendin mi...
dersim, 1938