CEVİZ AĞACI

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.
Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a.
Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

© Yapı Kredi Yayınları

THE WALNUT TREE

My head is a foaming cloud, inside and outside I'm the sea.
I am a walnut tree in Gülhane Park in Istanbul,
an old walnut tree with knots and scars.
You don't know this and the police don't either.
I am a walnut tree in Gülhane Park.
My leaves sparkle like fish in water,
my leaves flutter like silk handkerchiefs.
Break one off, my darling, and wipe your tears.
My leaves are my hands — I have a hundred thousand hands. 
Istanbul I touch you with a hundred thousand hands.
My leaves are my eyes, and I am shocked at what I see. 
I look at you, Istanbul, with a hundred thousand eyes
and my leaves beat, beat with a hundred thousand hearts.
I am a walnut tree in Gülhane Park.
You don't know this and the police don't either.

Translated by Richard McKane and Ruth Christie