Hüseyin Baş 
Translator

on Lyrikline: 5 poems translated

from: catalán to: turco

Original

Translation

Postscriptum III

catalán | Jaume Pont

lluny
més lluny
fràgil com la gola del porc
transparent
com la mort
més lluny
que la dent corcada del cel

mut carnisser del no-res

© Jaume Pont
from: Límit(s)
Curial, 1976
Audio production: Institut Ramon Llull

Ek yazı III

turco

uzak
çok uzak
domuzun boğazı gibi kırılgan
saydam
ölüm gibi
daha uzak
göğün çürümüş dişinden

hiçliğin dilsiz kasabı

çeviri: Hüseyin Baş, Eray Canberk i Adnan Ozer

Latitud del funàmbul

catalán | Jaume Pont

Més a prop de l’amor

indivisa
l’òrbita que clou el foc
tubular de la carn

mugró de la por i l’abís

Més a prop de tu
la latitud del funàmbul

© Jaume Pont
from: Divan
Edicions 3 i 4,, 1982
Audio production: Institut Ramon Llull

İp Cambazının Hareket Serbestliği

turco

Daha yakın aşka

bedenin çalkantılı ateşini
kapayan yörünge
bölünmesiz

korkunun ve uçurumun meme ucu

Daha yakınında senin
ip cambazının hareket serbestliği

çeviri: Hüseyin Baş, Eray Canberk i Adnan Ozer

Jardí bàrbar XVI

catalán | Jaume Pont

Posseir l’instant
Ara: més fonda la ferida,
més obert el món i el domini de l’aire.
¿Escoltes la música,
l’antiga harmonia de la pols i la pedra?
Diríeu que tot esdevé la imatge cega
d’un bosc desert, successió residual
de les vides i les morts. Diríeu.
Diria que les mans es fonen en el darrer
reducte de l’ombra,
ala sense ocell i vol sens ala. Diria.
Quasi la transparència muda del paisatge; el glatir del llavi,
la veu i l’eco, quasi la vexació d’un cel
perdent-se entre el carnatge dolç i fosc
de la garriga.
Quasi la mort:
                oh memòria fugissera de l’instant!

© Jaume Pont
from: Jardí bàrbar
Edicions El Mall, 1980
Audio production: Institut Ramon Llull

Yabanıl Bahçe XVI

turco

An’ı sahiplenmek.
Şimdi; yara daha derin olsun,
dünya ve gökyüzü ülkesi daha açık.
Duyuyor musun müziği,
taş ve tozun kadim ahengini?
Her şey ıssız bir ormanın
kör bir imgesine dönüşecek diyeceksiniz,
birbiri ardından gelen yaşam ve
ölüm tortulu. Diyeceksiniz.
Eller, son kalan parçasında gölgenin
karışır birbirine diyeceğim.
kuşsuz kanat kanatsız uçuş. Diyeceğim.
Görünümün neredeyse dilsiz saydamlığı;
dudakların açlığı,
ses ve yankı, çorak toprağın
karanlık ve tatlı kıyımı arasında yiten
gökyüzünün üzüntüsü neredeyse.
Neredeyse ölüm:
                                 ey anın kaçıp giden belleği.

çeviri: Hüseyin Baş, Eray Canberk i Adnan Ozer

Els vels de l’eclipsi (fi)

catalán | Jaume Pont

Guaita la lluna, el teatre del món sota els vels de l’eclipsi!
A cau d’orella, vençut, ens parla d’amors impossibles
aquest vaixell del silenci que s’anomena record.
Desem la llengua, els mots, al cau embriac de la nit.
I tot resta mut. Només els astres, vells pregoners,
criden el triomf d’aquesta cega nit d’ocelleria.
Ho sents? Afua la tempesta l’aurora closa, i el cel,
ocell dins d’una flama, trasmuda occit el temps.
Comença a caure el velam, l’imperi il lusori
de mil llengües de foc llampant, el cim obert
en negre i roig: comença la nuesa closa de la fi.
On les portes de l’estança emmirallada dels estels
clouen l'armari còsmic. On la porpra encesa, l’àngel
incandescent i nu, ofega claredats carbonitzades.
On la llum besa l’aigua i l’aigua crema la tenebra.
Escolto el murmuri del cel, el batec de la lluna
i el sol fent caure l’amarga plomada de l’amor.
Tinc els dits xopats de sang i les dents corcades de claror.
Com un fum, evaporo la memòria que em lligava, somort,
a la tenebra, i obro el pit al tètric ca Cèrber solar.
No hi ha plenitud més buida, ni buidor més plena,
no hi ha absència més cruel i dolça, més palpitant,
que l’extermini emmirallat i fosc de les esferes.
Talment l’home, per un moment perdut al pleniluni,
sageta tremolosa a l’arc del temps, príncep o esclau,
fa del somni la raó, de la mort la vida, de la forma
la matèria encesa. De l’eclipsi imaginari: el real.
Si amor és ficció, si la llum que vull que em cremi i encengui
és callada i lenta ficció, què ens resta, esdevenidor del món?

Nu, somio l’instant. Amb transparència muda, el cel vincla
la dalla corredissa de la llum. Tomba el cap de la tenebra.
Ara, evanescent, sento el bategar dels polsos de l’arbreda.
Un alè cremat, tremolós i esquiu, clou la mà multicolor del
                                crepuscle vincladís. Assaona la terra el vent.
I recordo: recordem la paraula fonda i freda de la mort:
amb els ulls es clouen els signes de la carn.
Amb l'ombra el tacte, amb la llum tot l’ésser.

© Jaume Pont
from: Els vels de l’eclipsi
Edicions 62,, 1980
Audio production: Institut Ramon Llull

Tutulmanın Tülleri

turco

Avı gözle, tutulmanın tülleri ardında oyunu dünyanın!
Kulağın çukurunda, yenik, imkânsız aşklardan söz ediyor bize
anı denilen bu sessizliğin gemisi.
Tutalım dilimizi, sözcükleri, gecenin sarhos ininde.
Ve her şey sessiz kalır. Salt yıldızlar, eski haberciler,
kuş sürülerinin bu kör ettiği gecenin zaferini muştular.
Duyuyor musun? Fırtına örtülü gün doğumunu biler ve gökyüzü,
alevler içindeki kuş, ölü zamanı değiştirir.
Ve işte perde inmeye başlar, parlayan ateşin
binlerce dilinin sahte imparatorluğu, kırmızı ve siyaha
açilan doruk; ve işte sonun örtük çıplaklığı başlar.
Orda, yıldızların yansıttığı gök kapılarının
göksel dokumayı örttüğü; alevli al, kor halinde
vi çıplak meleğin, kömürleşmiş açıklıları gizlediği yerde.
Işığın suyu öptüğü ve suyun karanlıkları yaktığı yerde.
Gökyüzünün mırıltısını, ayın kalp atıslarını
ve askın acı ağırlığını azaltan güneşi dinliyorum.
Kanla ıslanmış parmaklarım ve ışıkla çürümüş dişlorim var.
Bir duman gibi, can çekişen ben, beni karanlıklara
bağlayan belleği aralıyorum ve açıyorum uğursuz göğsünü
güneş bekçisi Kerberos’un.
Ne daha boş bir doluluk vardır, ne de daha dolu bir boşluk.
Yıldızların parlak ve karanlık yok edilişinden
daha sert ve daha yumuşak, daha heyecanlı yokluk yoktur.
Böylece, insan dolunay altında yitik bir an,
zaman yayında titreyen bir ok, prens ve köledir,
düşü akıl, ölümü yaşam, biçimi ateşten madde
yapar. Düşsel tutulmadan gerçeği.

Kurguysa eğer aşk, yanıp tutuşmak istediğim ışık sessiz
ve ağir kurguysa eğer, dünyada bize nasıl bir gelecek kalır?
Cıplak, an’ı düşlüyorum. Sessiz bir saydamlıkla, gökyüzü
ışığın koşan orağının hızını keser. Düşer karanlığın kellesi.
Şimdi, belli belirsiz, ağaçaların nabzının attığını duyuyorum.
Yanık bir soluk, titrek ve kaçıcı, esnek bir günbatımının
renkli elini kapatır. Rüzgâr toprağı tohumlar.
Ve ben anımsarım; ölümün soğuk ve derin sözlerini anımsayalım:
Bedenin işaretleri kapanır gözlerle.
Gölgeyle dokunuş, ışıkla tüm varlık.

çeviri: Hüseyin Baş, Eray Canberk i Adnan Ozer

Antonio Ranieri davant el túmul mortuori de Giacomo Leopardi

catalán | Jaume Pont

Del fons de l’ànima
sols li arribà la paraula dels morts
i una malvestat de campanes amansida
en la boira del temps
Fou hoste de petits països
i amo líric de terres encara per venir
Avarament la historia
n’ha fet al capdavall el seu recapte
Crideu ara vosaltres
murs adolorits de la ciutat de Nàpols
o mudes barques ancorades
sota la marcida llum de Torre del Greco
crideu i canteu la glòria d’aquest noble
senyor a qui hauran d’enyorar tots
els poetes orfes del futur
Sapigueu que no tingué millor amiga
que la seva imatge esvaïda en la fondària
secreta de l’espill
Així en foren de grans la seva solitud
i l’art amb que embellí el seu sudari
la doble harmonia
d’aquell dolor al qual es mantindrà aferrat
per sempre més
el malguany de la memòria:

sota el cos infidel
la pagana raó de l’existència
amb la ploma però
l’enigma inabastable del seu regne.

© Jaume Pont
from: Raó d’atzar
Edicions 62, 1990
Audio production: Institut Ramon Llull

Antonio Ranieri Giacomo Leopardi’nin Mezarı Başında

turco

Ruhunun derinliklerinden ona
ölülerin sözlerinden
ve zamanın sisi içinde sessizleşen
bir felâket çanından başkası ulaşmıyor.
Küçük ülkelerin konuğu oldu
ve gelecekteki toprakların da coşkulu efendisi.
Tarih cimrice davranarak
sonunda kârlı çıktı.
Şimdi haykırın siz
Napoli kentinin acılı duvarları
ya da Torre el Greco’nun solgun ışığı altinda
demirlemiş dilsiz kayıklar
haykırın ve söyleyin
geleceğin tüm yetim şairlerinin özlemle anması gereken
bu soylu efendinin zaferinin şarkısını.
Bilin ki aynanın sırlı derinliklerinde
yitip gitmis kendi imgesinden başka
iyi dostu olmadı hiçbir zaman.
İşte böyleydi büyük yalnızlığı
ve kefenini süslediği sanatı
sonsuza dek
içinde hapsolacağı bu acının
ikili ahengi.

Belleğin başarısızlığı:
vefasız bedenin altındaki
varoluşun pagan nedeni ile
ne ki hükümranlığının sırrı ulaşılmaz gibi olan kalem.

çeviri: Hüseyin Baş, Eray Canberk i Adnan Ozer