Bezpiederīgie (2.)

Čaukst skaidras nakts nosaldētās lapas starp pirkstiem. Krauķis sper soli tuvāk dubļu krāsā nopervētajam krustam. Mests pret lēta granīta plāksni, balts olis
     tavu
atbalsi izsauc. Lietas te noris daudz ātrāk nekā tirgū, mīlošo jūsmā un politikā.
Atbalss ir līdzīga skaņai, kad laši nārsto, nosūbējušām mugurām beržoties,
     tikai
tā dzirdamāka. Bet viens baložtēviņš triec knābi otram tēviņam tieši sirdī.

Kapu kopēja Vallija smaržo pēc vodkas un paranormālas dzīves zem lapu
     gubām.
Ņem viņa naudu ar lillā rokām, bet šķiet, ka ar nodzeltējuša krīta lūpām.
Debesīs mākoņi kunkuļos saveļas gluži kā lētas viesnīcas spilvenā sintētika.
Kapličas atslēga piekaramā Baltijas vējā šķind kā turīga cilvēka maks,
nu mēs baranku caurumus baudīsim, lapu kapeikas joņo ap krustiem kā
     negudras.

Aizsaulijā, kur piepildījumam ierāda vietu ar lāpstas kātu, smilšu sauju un
     šņukstu,
laiks rok līdz kaulu kaulam, un atmet viņš to, ko reiz skūpstot
ziedojām eņģeļiem. Melnsveces tūjas pakājē tagad tie pārakmeņoti.
Nejaudā sērot, top modri. Pārāk taustāma pēkšņi ir nebūtība, kura tā var
     satuvināt.
Mana mute ir sāļu oļu pilna, kad savu vārdu pūlos tev atgādināt.

© Liāna Langa
De: Antenu burtnīca
Rīga: Neputns, 2006
ISBN: 9984-729-78-8
Producción de Audio: Latvijas Literatūras centrs

Kimsesizler

Hışırdar soğuk bir gecenin dondurduğu yapraklar parmaklarımın arasında. Ekin kargası bir adım daha yaklaşır

çamur rengine boyanmış haça. Ucuz granıtten yontulmuş levhaya atılan beyaz, yuvarlak taş

senin yankını uyandırır. Burada işler, çarşı pazarda, aşk heyecanında, siyasette olduğundan daha hızlı gerçekleşiyor.

Senin yankın som balıklarının paslı sırtlarıyla sürtüşerek yumurtlama sesine benziyor, sadece

daha işitilebilir. Fakat bir erkek güvercin gagasını öteki erkek güvercinin yüreğine batırmakta.

Mezar bakıcısı Valliya hem votka, hem yaprak yığınları altındaki olağan benzeri yaşam kokar.

Parayı morarmış elleriyle alır, sararmış tebeşir gibi dudaklarıyla alıyormuş gibi.

Gökte bulutlar ucuz bir otelin sentetik yastıkları gibi keçeleşir.

Şapelin asma kilidi varlıklı bir adamın kesesi gibi tıngırdar Baltık rüzgârında,

Simit deliklerinden haz duymanın vakti, yaprak kopikleri uçuşur delirmişçesine haçların çevresinde.

Bir kürek sapı, bir avuç kum ve bir hıçkırıkla yerlerin gösterildiği yeraltı dünyasında

zaman kazmaktadır kemiklerin kemiklerini ve fırlatır bize bir zaman öperek meleklere kurban verdiklerimizi.

Bir mazı ağacının siyah mumunun dibinde onlar taşlaşmıştır şimdi.

Güçleri yok yas tutmaya, tetik. Hiçlık elle tutulurcasına yakın.

Adımı sana anımsatmaya çalıştığımda ağzım tuzlu çakıllarla dolu.

çeviri: Uldis Bērziņš, Ataol Behramoğlu. Uğursuz 13'ler. Stambula: Komsu, 2007