oysa ben

ve çok korkuyorlardı

oysa ben yıkmaya değil
tamamlamaya geldim

yaralı, kanıyorlardı
yoksundular karşılıksız sevmekten
adanmaktan savrulmaktan esmekten
kumrular gelmez olmuş pencerelere
deniz kokmuyor şehir, ağaç gölge vermiyor
oyuncaklar çocuksuzluktan hüzünlenirken
tekinsizdi sözlerim döndüler içlerine
oysa ben yıkmaya değil
tamamlamaya geldim

kaybetmiş, arıyorlardı
habersiz yürekleri
ırmaklardan çağlayandan sellerden
gölgelendi yüzleri burkulup bulanıyor
amansız girdapta sürüklenirken
düşman askeri gibi baktılar gözlerime
oysa ben yıkmaya değil
tamamlamaya geldim

tedirgin, ürküyorlardı
ödevlerden karneden sınıfları geçmekten
kırık bir kuklaya nasıl benziyor
duruşları rollerini oynarken
su içirdim avucumdan vurdular ellerime
oysa ben yıkmaya değil
tamamlamaya geldim

saate bakıyorlardı
çaylarını içerken konuşurken susarken
çiçekleri sularken sevişirken ölürken
hani çarpıntısı? yürekleri atmıyor
bebekler, filizi sevdaların, isyan gibi doğarken
tel örgüler çektiler ıssız siperlerine
oysa ben yıkmaya değil
tamamlamaya geldim

yıkmaya değil
tamamlamaya;
sancıyan yerlere, sarısı ayçiçeğinin
kan kaybına, ağaran tanyeri kızılıyla
mahşeri yalnızlığa, sağanak yağmurlar
umarsız ağrılara, kartalın çalımıyla
çırpınan babalara, kızlarının kokusu
analara, oğulların delikanlı yanıyla
solan ekinlere, fışkıran başaklar
yasaklara, ilk öpüşün ağızdaki balıyla;
tutuştum ışıldadım
tutuşturmak için sönmekte olanları
açların çıplakların yalımıyla
tamamlamaya geldim
karanlıkla dalaşan meşaleleri

© Onur Behramoğlu
Producción de Audio: Literaturwerkstatt Berlin, 2014