SUDAKİ ANKA

özlemin soğuk kışı, ırmağa karışan arzu
dallarda, üşüyen kanatlarından soyunmuş
sudaki billuru düşleyen ankâ
seslerimiz seslerimizi arıyor uzaklarda
ardımızda uzanan yollarda unuttuğumuz
kayıklar dolusu altın şarkı, mücevher, akik
ve kehribar ırmağın usulca yüzdürdüğü
eski bir şarabı taşıran esrik anılar
bahçelerden akardı ince bir kanûn renginde
güller ve güllere sürtünüp tutuşan rüzgâr

ağaç yağmurun biçimini alırdı uzaktan baksak yanılırdık
günlerin karaya çıktığı yerde dururdun
sıcak falında izlerin ve kumun
bir ses bir sese yansıtırdı pırıltısını
bir dağ bir dağı gölgelerdi ve o ıssız sürünün
tozları dağılınca başlardı gün
uzayıp giderdi yollar boyunca
ağacın ağaca fısıldadığı sürgün

zaman sesini yükseltiyor şimdi seyrelmiş otların arasından
kıyıya yanaşan kayıklardan iniyor
kalabalık, gölgesini ardında bırakıp usulca bir imgeye dönüşüyor
ırmağın buzları erirken ötelerde
son kez dönüp bak, geride bıraktığın izleri topluyor çocuklar
eski bir evden, zümrüt bir kuleden
sevdiğimiz ve unuttuğumuz kadınların sözlerini uçuruyor rüzgâr

yaşamın acısı geçmiş buradan bir iz gibi sürüp toprağı
geçtik biz de çatısında binlerce ses çınlayan o ıssız geceden

karşılamak için seni: bilinmeyeni

artık susmalıyız, konuşsak bile
bizim acımızı kim anlayabilir
sen, sudaki rengine külünü savuran ankâ
ırmak akıp gitti, çoktan
küllerimiz küllerimizi arıyor hâlâ

© Tugrul Tanyol
Producción de Audio: EDISAM / T.Tanyol 2004

L'immagine della fenice sull'acqua

                              “Noi siamo l'usignolo dalla voce melodiosa
                                                      nel roseto della separazione
                              quando lo zefiro spira nel nostro giardino
                                                  di ogni rosa si fa una fiamma”
                                                                       Sultano Selim III

inverno freddo della nostalgia, desiderio mescolato al fiume,
sui rami la fenice dalle ali intirizzite e nude
fantastica dei cristalli nell'acqua
le nostre voci si ricercano in lontananza
sulle strade alle spalle abbiamo lasciato
i caicchi dolcemente cullati dal fiume
pieni di canti d'oro, gioielli, agata e ambra
i ricordi ebbri facevano traboccare un vecchio vino
rose del colore di un fine kanun fluivano dai giardini
e il vento s'incendiava al solo tocco

l'albero assumeva la forma della pioggia,
un errore guardarlo da lontano
tu restavi lì, all'approdo del giorno
nel presagio caldo delle tracce e della sabbia
una voce argentina si rifletteva nell'altra
un monte offuscava un altro monte
il giorno iniziava al disperdersi
della polvere di quel gregge solitario
e si prolungava l'esilio sussurrato
da un albero all'altro lungo le strade.

ora il tempo leva la sua voce dall'erba rada
una folla sbarca dai caicchi a riva
si lascia l'ombra alle spalle
e lieve si muta in immagine
il ghiaccio dei fiumi si scioglie oltre
per un'ultima volta, voltati e guarda
i bambini raccolgono le tue orme
da una vecchia casa, dalla torre di smeraldo
il vento fa volare le parole delle donne
amate e dimenticate
il male di vivere è passato di qui tracciando un solco,
anche noi abbiamo traversato la notte silenziosa
che sul tetto risuonava di voci a migliaia
per incontrarti: l'Ignoto

dovremo ormai tacerlo, anche parlando
chi comprenderà il nostro dolore
tu, fenice che semini cenere sul colore riflesso nell'acqua
il fiume è fuggito, da tempo
la nostra cenere rincorre la nostra cenere

Traduzione: Nicola Verderame