Kaan Koç
Kendime Verdiğim Sözleri Tutamadığımın Resmidir
Kendime Verdiğim Sözleri Tutamadığımın Resmidir
şehrin sokaklarında bir dilenci olarak el açmıştım sana
bir adamda sakalların işlevini sözlüğüne katmamış olarak sen
hasta evlerine uğramadan geçtin annenin şiddetini
ve kardeşini sütyeninde bir hançer gibi saklarken
düşlerimin semalarında hep aynı zenci tanrı;
içtiğim sulardan bana sırf boğulmak kaldı
hiçbir şeye benzemezken yüzüme tuttuğun ayna
unuttum; kavganın mayası neydi ve besmelem neden bu kadar eski
unuttum; bana tohum atılmış yataklarda geçmiş söylencelerin kiri
otel odalarına sızan hutbe sesleri bakkalların kasıkları
ekmek keserken terli,
terli bir çağdı geçip geldiğim yapış yapış sana
o sen ki; develerin bile baş kaldırıp bakmadığı bir musa
düştü evimden çıkarken koynuma sıkıştırılan muska
orada ellerimi kullanmanın sırları orada yürürken sokakta
insan nasıl silahına davranmaz nasıl esir düşersem misal
hangi ağaçtan su emilir ve hangi toprağın yüzü
gökyüzüne çevrilidir;
kendime verdiğim sözleri unuttuğumun resmidir
kurudu düşerken
beni taşıracak damla
yolu uzattım yolculuğu düşündükçe
otobüslerden koşarak indim ve durarak baktım geçenlere
geçen allahlara baktım, sevdim boyunlarını ve bileğime
saçlarının telini bir kasatura gibi bağladım
ve el açtığım o gün kurutma makinalarına
ve yalvardığım o gün müşterek tuvaletlerde
bu ellerimin terini silsin diye cihazlara
ve beni bir ufak vida gibi halkın içinde paslatan o anda
her şeyi birden doğru ağladım;
- ada, denizine küstükçe bir ada
şimdi kaldırımlarda yürürken bir titreme var ayaklarımda
bunlar senin can sıçrayıp duruşundur içimde
reddedildiğin halk evlerinde ve başı kesik bir teröristi
taşır gibi girdiğin arkadaş yerlerinde
bunlar sıyrılmış bismillahındır ona sıkı davran
allahın olmasa da bir kelimen var, anlam orda
hem bakınca bir yanından,
semanı karartan tanrıların göğsünde de
senden yoksunluğun boşluğu yatar
tutma kendine ittiğin sözleri bırak kuşlar uçsun
neye yarar deveyi yine çöle düşürüyorsa
sıkacağın kurşun?