RÜZGÂR

-I-

Ben, Rüzgâr!
Telaşla kapanmış kapılara çarparak
Yelkende yalpalayarak, dalda vınlayarak geliyorum

Ben, Rüzgâr!
Değirmenlerinize meydan okuyarak geliyorum
Işığınıza amaç, kavganıza anaç olarak geliyorum
Kuzey’den geliyorum
Sizin vurulduğunuz pusuların içinden
Ham bir meyvenin özüne bal taşımak için
Gece karıncaya ses, gündüz ateşe heves olmak için geliyorum

Dalgada kasırga, şarkıda ıslık, kışlıkta ayaz diyorsunuz
Oysa ben, hep mahrem bir mevkii aşmaktan geliyorum


-II-

Ben Rüzgâr!
Yeşil, yemyeşil çiftliklerin nemini bilirim
Akdeniz’de taşın hikayesini, Roma’da ateşin üşümesini

Ben Rüzgâr!
Dik yağmurlar yağarken, ıslanan sevgiliye bakarak
Gözün ve aşkın yaşlarına sokulan yalnızlığı bilirim
Batı’dan geliyorum
Bin kavganın tohumlarıyla beslenen şatolardan bilirim
Suçun ve cezanın Rönesans’ından, inanmanın Reform’undan
Duvar’ın ve doğruların aklından geliyorum
Neron’un gözyaşlarıyla ıslanan bir tacın dramından
Arenalardan, aslanların vahşetinden, devrimin kadınlarından bilirim

Paris’te gençlik, Roma’da tarih, İstanbul’da kavga diyorsunuz
Oysa ben, ben hep bir aşkın çağ yıkan hışmından geliyorum


-III-

Ben Rüzgâr!
Bütün yönlerini tanırım dünyanın
Bulutların ardını, yağmuru, denizi tanırım

Ben, Rüzgâr!
Güney’den geliyorum
Sizin durduğunuz avuntunun içinden
Bir bakirenin göğüs arasından geçiyorum
Terin mahremiyete değdiği yerden
Yaşlı bir mabedin isli avlusundan geliyorum

Denizde fırtına, karda tipi, tozda boran diyorsunuz
Oysa ben, hep kendine akan bir sevgiden geliyorum


-IV-

Ben Rüzgâr!
Balkondaki serinlik bedenim olur
Akşamın değil, güneşin uyku saatinden geçerim

Ben, Rüzgâr!
Suyun basamaklarını gördüm, balığın bin rengini
İnanmanın soykütüğüne uğradı yolum
Doğu’dan geliyorum
Sizin tapındığınız toprakların yurdundan
İnancın yedinci katından, Babil’in kerpiç damından geliyorum
Tammuz’un kavalını bilirim, suya inen oğlağın toynağını
Sütten kesilmiş ananın hüznünü süte doymamış kuzunun göğsünü bilirim
İlk tanrının çoban olduğunu yahut
Yukarı Deniz’in volkan kuyusunda durduğunu da bilirim

Dağda afat, pencerede ses, baharda poyraz diyorsunuz
Oysa ben, hep bin inancın bir olduğu yerden geliyorum

© Mehmet Altun
Audio production: Literaturwerkstatt Berlin, 2014