Adnan Özer

türkisch

Peter Rychlo

ukrainisch

KIRLARA VEDA

Gözyaşlarının gücü vardı eskiden;
ırmak yüklü adamlardık tuz katarlarının ardınca giden,
gölgemizde damlaların bıraktığı izlerden
açılırdı hayal tuzun suda bukağısı çözülürken.

Utanır arınırdık şehirde fazla kalmak suçundan;
akıl danışırdık yağmura: Nasıl döneriz
evlerimize doğu yollarından;
nasıl fener yapıp kemiklerimizden, tütsüleriz
gecenin mor arılarını çıkınca kovanından?

Çoraksa gece: Saçlarda yıldız, gözlerde yeni yağmur,
sarı bir zaman dilimi gibi yanan fenerler
(mum yanar, yağ dolanır, mumyalar toprağı çamur),
kanda yaralar gibi gülün ağrıttığı dikenler...

ardımızda yoksul ve yerli bir söylenti,
böyle yürürdük ateşli ekinler gibi menzilsiz.
Yoktu buğdaya un olmaktan ötesi;
bulgur çeken kadınlardan doğduk ya biz,
güneşi taşta sırmalayan o kırıntı bilgeleri,
aya bakan sundurmalarda çatlak topuklu annelerimiz,
sıcak bağımız, güleç mısırımız, dindar soğan tilmizleri,
o topuklar, ah o topuklar ve kerpici terk edişimiz...

Kızıl toprak ve iri saman, yani Allah’ın harcı
gözyaşlarının gücüyle eskiden
serin eviçlerine sarı bir mahrelik sunardı,
yağmur bir dua gibi geçerdi pencerelerden;
yetim insan toprağın vicdanıyla doyardı...

Demem o ki,
gözyaşlarının gücü vardı eskiden.

© Adnan Özer

мить коли зустрічаються море і шкіра

віднайшли нас на спині кита
згодом нервово гупа хвостом
дог об кухонний стіл

кішка також уже тут
смертоносна квітка
гойдається у вікні
ніхто не стирає піт
відбуялого полудня

дим зірок
шматує обличчя
там де торкаєш мене
не був ще ніхто
навіть я сам

Переклад: Peter Rychlo