Neşe Yaşin

التركية

Monika Carbe

الألمانية

KAPILAR

Kapılar çalınırdı
ve kadınlar açarlardı kapıları
geçip giderdi hayat
hergün tozu alınarak ve parlatılarak

Onlar ki
büyük bir aşkın özlemini duyarlardı
seyretmek için kendi güzelliklerini
çağların ardından bir tablo gibi
 donup kalmaktı istedikleri

Küçük bir kız çocuğu iken
uysal birer fidan gibi büyüdüler
ve parmaklarına pırıltılı halkalar giyip
beyaz güvercinler gibi
     tutsak evine girdiler

Sokağa düştü kimisi
     anne bile olmadan
Kimisi bir kuyrukluyıldız olup gitti
kimisi bir gül dalına astı kendini
     hayatı sorgusuz bekledi

Işıl  ışıl yandı camlar
çamaşırlar ütülendi
ama çalınmadı kapı hiç
o çılgınca seven adam hiç gelmedi   -

Dünya bir at arabasıydı
ve son sürat çekerlerdi onu
nasıl da anlamazlardı
kadının en güçlü olduğunu      .
ve özgürlük sözcüğü
gökyüzünde bir yılbaşı balosuna benzerdi
hiç bulamadılar uygun elbiseyi
asla oraya gidemeyeceklerdi

Onlar hep şaştılar yalnızca
     erkeklerin asker kılıklarına
ve gece yarısı tutulan nöbetler için
kazaklar ördüler
     gizlice giyilsin diye üniforma altına

İnce şişlerle zahmetin ördüğü hayat
     kurşun delikleriyle yaralandı
Çeyizleri çiğnendi insafsızca
insanın insani her kıyımında
yitirdiler o en değerli kocalan ve oğullan

gözyaşı ve yalnızlık yandı mumlarda
buhurdanlıklar tüttü hep
     soğuk dul odalarında

Duvardaydı resimleri
Babaların, oğulların ve silahların ellerindeki
kalın kaşlar, gür bıyıklar, sert bakışlar
          hükmettiler yuvaya

Her şeye karışırlardı bulundukları yerden
kapının tokmağından tenceredeki aşa
bağırtıları hala çınlardı ortalıkta
Çocuklar küçük kediler gibi
       annelerin eteğine sığınırdı da

Onlar hep dua ettiler
ve mersin dalları taşıdılar
    her bayram mezarlara
ince bir sızıyla yaşandı özlem
sessizce indi
       yürekten kasıklara

Kapılar çalınırdı
ve kadınlar açarlardı kapıları
Geçip giderdi hayat
hergün tozu alınarak ve parlatılarak

© Neşe Yaşin, Amargi
من: Şiir Seçkisi
Amargi, 2008
الإنتاج المسموع: Literaturwerkstatt Berlin 2010

Türen

An die Türen wurde geklopft,
und die Frauen öffneten die Türen,
vorbei ging das Leben,
setzte täglich Staub an und wurde poliert.

Sie waren es, sie, und groß
war ihre Sehnsucht nach Liebe.
Was sie begehrten, war das Erstarren,
um ihre Schönheit wie ein Bild
  hinter den Zeiten zu schauen.

Als sie kleine Mädchen waren,
wuchsen sie heran,
jede für sich ein fügsamer Spross,
zogen glänzende Ringe über die Finger,
betraten wie weiße Tauben
     das Haus der Gefangenen.

Manche ging auf den Strich,
     noch bevor sie Mutter wurde,
manche wurde zum Kometen, ging dahin,
manche erhängte sich an einem Rosenzweig –
    ohne Fragen warteten sie auf das Leben.

Strahlend glitzerten die Fensterscheiben,
gebügelt wurde die Wäsche.
Doch kein Klopfen an der Tür,
der Mann, den sie wie verrückt liebte,
kam nie –

die Welt war eine Pferdekutsche,
es ging dahin in rasendem Galopp.
Wie konnten sie nur nicht verstehen,
dass die Frau am stärksten war
und das Wort Freiheit
einem Silvesterball im Himmel glich.
Nie fänden sie das passende Kleid,
sollten sie je dorthin gelangen.

Immer nur staunten sie
      über die Soldatenkleider der Männer,
strickten Pullover für die Wache,
die man um Mitternacht hielt,
      damit man sie heimlich unter der Uniform trug.

       Das Leben, von der Mühsal mit feinen Nadeln gestrickt,
mit Kugeln durchlöchert –
zertreten die Habe der Braut,
ohne Erbarmen.
Bei jedem Massaker
– Mensch gegen Mensch –
verloren sie Männer und Söhne,
das war ihr höchster Wert.

Tränen und Einsamkeit
brannten in Kerzen.
Immer rauchten Weihrauchbecher
         in kalten Witwenzimmern.

An der Wand: Bilder von Vätern und Söhnen,
Waffen in der Hand:
Dichte Augenbrauen,
üppige Schnurrbärte, harte Blicke
         beherrschten das Nest.

Von dort aus waren sie die Herren im Haus,
mischten sich in alles ein:
vom Türklopfer bis zum Essen im Topf.
Noch hallte ihr Brüllen durch den Raum,
wie Kätzchen suchten die Kinder
         Schutz am Rock der Mutter.

Immer beteten sie
und trugen Feiertag um Feiertag
     Myrtenzweige zu den Gräbern.
Die Sehnsucht erlebten sie
mit feinem Stechen,
stumm stieg sie herab
           vom Herzen zu den Leisten.

An die Türen wurde geklopft,
und die Frauen öffneten die Türen,
vorbei ging das Leben,
setzte täglich Staub an und wurde poliert.

Aus dem Türkischen von Monika Carbe